Dünya corona virüs salgını sonrasını konuşuyor. Salgının etkileri ekonomide, sosyal yaşamda, eğitimde nasıl olacak? Hangi iş kolları yükselişe geçecek, hangi meslekler kaybolacak? Endüstri 4.0 geliyor ve yeni bir çağ başlıyor. Akademisyenler, fütüristler ve gazeteciler salgın ve salgından sonrası için neler düşünüyor, nasıl bir dünya öngörüyor. NTV Dış Haberler Müdürü Ahmet Yeşiltepe, 20’den fazla makale ve haberin derlemesiyle bir ‘gelecek projeksiyonu’ çizdi.
İLK AŞAMA: SALGINI ÖNLEMEK
Yeni nesil corona virüsün dünya genelinde yarattığı etkinin ilk aşamasını yaşıyoruz. Bu süreçte küresel salgının, yani pandeminin önlenmesi, hastalanan kişilerin tedavisi, ölüm oranının düşürülmesi ve koruyucu olduğu kadar tedavi edici özellikleri bulunan ilaç ve aşıların geliştirilmesine tanık olacağız.
Salgının yeni odağı haline gelen kıta Avrupasında kontrol altına alınmasının en erken Nisan sonu, en geç Mayıs ayı ortalarını bulacağı tahmin ediliyor. BBC World ve The Guardian’da bu konuya ilişkin yayınlanan bilimsel makalelerde pandeminin kontrol altına alınmasının en geç Latin Amerika ve Afrika Sahraaltı ülkelerde olacağı tahmin ediliyor.
ABD ise yoğun test uygulamaları sayesinde daha fazla sayıda vaka sayısına ulaşarak önümüzdeki Yaz aylarının ortasına kadar pandemiyle anılmaya devam edecek.
Biliminsanları, tedavi edici ilaç ya da aşının perakende satışa çıkmasının en az 12-18 ay arasında olabileceğini düşünüyor. Ancak bazı etken maddelerin kokteyli ya da iyileşmiş kişilerden alınan plazmadan elde edilecek aşıların en geç 3-6 ay arasında yoğun bakım ünitelerinde kullanılabileceğine dikkat çekiliyor. Koruyucu/önleyici aşı ya da ilacın üretilmesi ise daha uzun zamana yayılabilir, çünkü yeni nesil corona virüsün mutasyon geçirme ihtimali yüksek görülüyor.
İKİNCİ AŞAMA: YENİ BİR BAŞLANGICIN ŞAFAĞINDA
Şu sıralar ilk aşamanın en sancılı döneminden geçiyoruz. Dünya medyasına görüşlerini aktaran çoğu biliminsanı bu konuda hemfikir. Çin ana karasında Şubat ayında yaşananların benzeri Avrupa’da Nisan ayı sonuna kadar devam edecek. ABD’nin “Lockdown” protokolünü esnetme ihtimali en erken Nisan ortası, en geç Mayıs başı gibi görünüyor. Avrupa daha erken kontrol sağlasa da ABD’den daha tedbirli davranacak, bu yüzden Yaz aylarının ortalarına kadar Avrupa’da sosyal, ekonomik, siyasi ve elbette kültürel çerçevede hareketlilik beklememek gerekiyor.
Bu öngörüler ışığında küresel uyanışın şafağı Mayıs ayı sonu olarak tahmin ediliyor. Bu süreçte ekonomide yaşanan büyük tahribat iyice belirginleşecek ve kimi alanlarda ortaya çıkan hasarın tespiti daha net yapılabilecek.
Önce pandeminin ortaya çıktığı ilk ülke “dünyanın fabrikası” Çin’e bakalım.
Columbia Üniversitesi’nden Shang-Jin Wei, korovavirüs salgınının “Nisan ayına kadar” kontrol altına alınacağı senaryosunda virüsün Çin’de ekonomik büyümeye etkisinin yıl genelinde 0,1 puan ile sınırlı kalacağına yönelik iyimser bir tahminde bulunmuştu. Uluslararası finans kuruluşları ortalama olarak Çin ekonomisinin 0,5 puanlık bir büyüme kaybı yaşayacağını tahmin ediyorlar. Ancak Çin ekonomisinin 1 puandan fazla kayıp yaşayacağını düşünen aşırı kötümserler de yok değil.
S&P Global, “küresel ekonominin” virüs kaynaklı yaşayabileceği büyüme kaybına yönelik tahminleri 0,02 ile 0,3 puan arasında gösteriyor. Bu elbette iyimser bir tahmin. Bloomberg Economics’in yaptığı tahminlere göre, virüsten dolayı küresel ekonomi 2020’nin ilk çeyreğinde 0,416 puanlık bir kayıp yaşayabilir. Yine de, çoğu ekonomiste göre hasar tespitini öngörebilmek şimdilik zorlu bir çaba.
EN FAZLA HANGİ ÜLKE ETKİLENECEK, NEDEN?
Çin’e finans, lojistik ve ürün tedariki gibi birçok açıdan göbekten bağlı olan Hong Kong, virüsten en fazla etkilenecek kapital merkezlerinin başında geliyor. Çin’in yavaşlaması daha az emtia ithal edeceği anlamına geldiği için bu durumdan en çok Brezilya, Hindistan ve Avustralya gibi emtia ihracatçısı ülkeler etkilenebilir. Keza Avustralya zaten yangınlar ve kuraklık nedeniyle resesyon alarmı veriyordu. Avrupa’da ise İtalya en başta büyük bir sarsıntı yaşanacağı aşikar. Keza İtalya uzun süredir borçlanma sorunu yaşıyor ve mevcut borçlarını çevirmede sıkıntılar yaşıyor. İspanya da ağır ekonomik hasarı yaşayacak ülkeler sıralamasında üst sırlarda görünüyor.
Diğer yandan, çoğu ara malında Çin’e büyük ölçüde bağımlı olan Güney Kore’de büyüme virüs kaynaklı olarak yılın ilk çeyreğinde beklenenden 0,4 puan daha düşük gelebilir. Çin’den gelen ara malı tedarikinde yaşanan sıkıntıdan dolayı Güney Koreli otomotiv şirketleri faaliyetlerini bir süre durdurma kararı aldı.
S&P Global’a göre, dünyanın en büyük ekonomisini, yani ABD’yi yılın ilk üç ayında rekor bir daralma ve tarihinin en yüksek işsizlik rakamları bekliyor.
Sektörlere bakıldığında, ikinci aşamada en fazla hasar gören sektörlerden biri otomotiv sektörü olacak. Küresel satışların 2020’de yaklaşık % 15 azalarak 80 milyonun altında kalacağı tahmin ediliyor. Küresel otomobil üreticileri ile tedarikçilerini, likidite yönetimini ve genel giderlerini kredi ölçülerinde test edecek yoğun bir kredi baskısı bekliyor.
Yine S&P Global’e göre, önümüzdeki 30 gün içinde seyahat, otel-konaklama ve eğlence sektörlerindeki oyuncuların kısa vadeli yeniden finansman veya likidite ihtiyacı artacak.
Emtiada ise panik satışlarıyla gelen süreç piyasaların hareketsiz bırakılmasıyla bir bakıma Mayıs ayı başına kadar dondurulmuş oldu.
2019-20 virüs pandemisi perakende sektörünü de etkiledi. Dünyadaki perakende mağazaları, ürün tüketiminin birçok sarf malzemesinin arzını aştığını ve bunun sonucunda da boş perakende raflarına neden olduğunu gördü. Online tedarik zinciri daha aktif hale gelirken hizmet sektöründeki pek çok alanda büyük gelir kayıpları yaşandı. Buralarda olumlu yönde hareketlilik, pandeminin özellikle Avrupa’da kontrol altına alındığı haberinin geleceği Nisan ayı sonuna kadar beklenmiyor.
ÜÇÜNCÜ AŞAMA: YENİ DÜNYA YENİ İŞ EVRENİ
Dünya büyük bir değişim dinamiğinin içerisinde. Önümüzdeki günlerde beklentiler, projeksiyonlar ve fütüristik çıkarımlara ilişkin daha kapsamlı analizler gelecek. Ancak “3. Aşama”ya ilişkin öngörülerin, tahminlerin bazı alanlarla ilgili olarak şimdiden dile getirilmeye başladığını görüyoruz.
Büyük bir tsunami dalgası sonrasında ortaya çıkacak yeni dünyada siyasetten sosyal yönelimlere, ekonomiden kültürel olgulara ne tür değişimler yaşanabileceğini sorgulayan düşünce egzersizleri yapılıyor. Bunlar arasında The New York Times, Foreign Policy ve The Conversation’daki makalelerin ışığında temel bazı izlenimleri aktarmak yerinde olabilir.
Post-pandemi sürecinde öncelikle küreselleşme, uluslararası tedarik zinciri, uluslararası havacılık ve mobilizasyon düzenlemeleri kökünden değişebilir. Bunlar, geniş çaplı analizlere ihtiyaç duyulan alanların başında geliyor. Diğer yandan, “teleworking” evden online üretime katılma ve “uzaktan eğitim” konularının yakın geleceğin en önemli gündem başlıkları arasına gireceği anlaşılıyor. Online evrende maliyetlerin düşürüldüğü üretim ortamlarına yönelik proje ve Ar-Ge çalışmalarının girişimcilerin-yatırımcıların mutlaka takip etmesi gerektiği bir döneme giriyoruz. Online perakende satışa yönelik hizmetlerin çığ gibi büyüyeceği yeni iş evreninde herkesin peşinde koşacağı “Big Data” olacak.
Endüstri 4.0 olarak da tanımlanan bu yeni evrende tüketici eğilimleri ve moda akımlar, yönelimlerin neler olacağı tespit edilmeli. 4. Sanayi Devrimi olarak da tanımlanan süreç temel olarak Bilişim Teknolojileri ile Endüstriyi bir araya getirmeyi hedefliyor. Ana bileşenlerinden ilki Yeni Nesil Yazılım ve Donanım, yani bugünün klasik donanımlarından farklı olarak düşük maliyetli, az yer kaplayan, az enerji harcayan, az ısı üreten, ancak bir o kadar da yüksek güvenilirlikte çalışan donanımlar ve bu donanımları çalıştıracak işletim ve yazılım sistemlerinin kaynak ve bellek kullanımı açısından tutumlu olması, temel hedef.
İkinci ve belki de en önemli bileşen ise Cihaz Tabanlı İnternet (Internet of Things), yeryüzündeki tüm cihazların birbiriyle bilgi ve veri alışverişi için kullanıldığı, her türlü araç gerece entegre edilmiş, sensör ve işleticilerle donanmış, İnternet bağlantılı akıllı elektronik sistem bu sisteme kısaca Siber-Fiziksel Sistemler de diyebiliriz.
Üretim sürecinde fabrikalardaki makinelerde siber-fiziksel sistemlerin kullanılması demek insanlardan neredeyse bağımsız olarak kendi kendilerini koordine ve optimize ederek üretim yapabilecek aakıllı fabrikalar” anlamına geliyor. Eğer Endüstri 4.0 stratejisi gerçekleşirse üretim süresi, maliyetler ve üretim için ihtiyaç duyulan enerji miktarı azalacak, üretim miktarı ve kalitesi artacak. Bu sürecin post-pandemide daha süratli ve yaygın şekilde etkinlik alanı geliştirmesi bekleniyor.
Mavi Yakalı çalışanların da otomasyon sistemlerinin daha entegre hale gelmesiyle nitelik değiştireceği bir evren bu. Robotların ve yapay zekanın her sektörde daha aktif ve yayılım alanı bulacağı iş evreninde bundan en fazla yararlanacak alan tedarik zincirleri olacak.
BBC Focus dergisi geleceğin dünyasına yönelik projeksiyonunda İsveç tarzı yaşam biçimini örnek veriyor ve “inovasyon” konusunda pek mahir İsveçlilerin örnek alınması gerektiğini söylüyor. Örnek alınması gereken durum, corona virüsle mücadele biçimi ve sosyal mesafelerin korunması. Bu yaşam biçiminin sosyal bir norm olmakla beraber geleceğin toplumuna ilişkin önemli ipuçları barındırdığını da belirtiyor.
Popular Science’e göre, geleceğin ekonomisinde yeni enerji politikaları, ucuz elektrikli arabalar, kolay ve keyifli toplu ulaşım imkanları konu başlıkları halinde öne çıkıyor. Tüm bunlar için yeni keşif ve önerilere ihtiyaç duyuluyor. Medikal hizmetler artık seyahat ve konaklama kültürünün içerisinde daha geniş alana sahip olacak. Kolay ulaşım, rahat ve basit konaklama alanları ile tıbbi hizmetlerin iç içe geçtiği bir tür yeni turizm kültürü.
Berkeley Üniversitesi akademisyeni ve fütürist yazar Andrew Keen’e göre, yeni dönemde teknoloji firmaları daha da güçlenecek. Bu pandemi aslında analog dünyanın sonunu getirecek. Geleneksel analog şirketler devrini tamamlarken dijital dünya yükselişine hızla devam edecek. “Nihayetinde, teknoloji sayesinde bu salgına karşı hayatta kalmayı başaracağız”, diyor, Keen. Post-pandemi dünyasında, sadece Amerikalı firmalar değil, aynı zamanda Çinliler de sıçramaya devam edecek. Zoom gibi daha küçük firmalardan Google, Apple, Facebook ve Paypal’e büyük oyunculara kadar teknoloji üretip satanlar bu yeni evrenin en güçlü markaları olmaya devam edecekler. Bundan önce insanların gittikçe daha alaycı ve teknolojiyi eleştirdikleri bir dönem gördük. Ancak, pandemi, teknolojiye bağımlılığımızı arttırdıkça, insanlar en azından kısa vadede Silikon Vadisi’ne yönelik bu düşmanlığı unutacaklar.
Takip, yüz tanıma, retina imzası gibi teknolojiler daha da gelişecek. Hastalık riski taşıyanların takibi başlayacak. Kaldı ki Çin, iyileşmiş hastaları elektronik fişlemeye tabi tutarak Wuhan’da bu uygulamayı başlattı bile.
Virüs çalışma koşullarında da ciddi değişimlerin önünü açabilir. Yeni nesil teknolojiler sayesinde daha kolay hale gelen esnek çalışma saatleri ve evden çalışma modelleri daha hızlı şekilde yaygınlık kazanabilir. Bu trend özellikle hizmetler sektöründe kendini daha derinden hissettirecektir. Bununla birlikte bireylerin turizm, hijyen ve sağlık alanlarına yönelik tüketim alışkanlıklarında da değişimler gözlenebilir.
İngiltere’de King’s College’dan Andreas Krieg, yerelleşen üretim tesisleri ile dışa daha az bağımlı üretim modellerinin inşa edileceği iddiasında. Tarımdan teknolojiye yerelleşme sürat kazanacak. Bir süre küresel ticarette büyük değişimlerin görülmeyeceğini, büyük ve orta büyüklükteki ekonomilerin “içeriye dönük” modelleri tartışmaya başlayacağını düşünüyor.
Gelişmiş Batılı ülkelerde artan korumacı önlemler ve küreselleşme karşıtlığının bir yansıması olarak Amerikan ve Avrupa menşeli bazı çokuluslu şirketlerin fabrikalarını kendi ülkelerine kaydırmayı planlamaları söz konusu olabilir. Bu üretim transferinin gerçekleşmesini kolaylaştırmak üzere fabrikalarda düşük ücretli mavi yakalı çalışanlara olan ihtiyacı azaltmak için akıllı robotların kullanımı daha önce tahmin edilenden daha hızlı yaygınlaşabilir.
İrlanda’daki Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nden Pete Lunn, “alışkanlıklarımızda ve değerlerimizde kalıcı değişiklikler olacağı bir dönemi yaşıyoruz”, diyor. Şöyle devam ediyor; “Hayatlarımızın birçoğu alışılmış kalıplara sahiptir. Bu alışkanlıklar bizim çalışmamıza, ailelerimize bakmamıza ve hedeflerimize ulaşmamıza yardımcı oluyor. Alışkanlıkları değiştirmek sistemde bir şok etkisi yaratır.İnsanları şok etkisiyle başka şeyler yapmaya zorlandığınızda, yeni alışkanlıklar oluşmaya başlar. Bunun uzun sürmesi gerekmiyor – birkaç hafta veya bir ay kadar kısa olabilir.”
Lunn’a göre değişim hızlı bir şekilde olabilir ve bunun işaretleri geliyor bile.
ABD’deki Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Vin Gupta, medikal alandaki yatırımların, sağlık sistemlerinin ve sigorta alanının yeni açılımlara gebe olduğunu söylüyor.
Gupta şöyle devam ediyor; “Birinci basamak sağlık hizmetlerinin sunumunda da bir devrim içindeyiz. Dijital teknolojiler daha da belirgin hale gelecek ve teletıp kullanımının yanı sıra ev testlerinde de bir artış göreceğiz. ABD nüfusunun üçte biri zaten teletıp kullanıyor. Şimdi insanların buna güvenmekten başka seçeneği yok. Ne kadar çok kullanırlarsa, yönteme güvenmeyi o kadar çok öğrenecekler ve daha hızlı, daha ucuz sağlık hizmetlerinin sunulmasına izin verecekler. Ayrıca grip veya yüksek kolesterol gibi hastalıklar için ev testleri kullanan insanlara doğru bir hareket göreceğiz.”
Washington DC’deki Georgetown Üniversitesi’nden Shanta Devarajan ise, “salgın sona erdiğinde, küresel ticaret devam edecek ve daha da güçlenecek”, diyor. Tedarik zincirindeki aksaklıkların geçici olacağını, diğer yandan lojistik alanında yeniliklerin ve atılımların beklenmesi gerektiğini söylüyor.
Devarajan, “bu salgın birçok ülkeyi sosyal politikalarını, özellikle sosyal koruma ve sağlık hizmetlerini yeniden gözden geçirmeye zorluyor”, diyor.
Uluslararası ölçekte, siyaset ilişkilerde, küresel düzende neler olabilir..? Bu sorunun cevabını araştırmak için erken olsa da, konuşulanlar arasında ABD’nin küresel liderliğinin sorgulanması önde geliyor. Avrupa’daki müttefiklerine danışmadan kapılarını kapatması, sadece kendisine yönelik önlemleri öne çıkarması ve dünya liderliği fırsatını bu şekilde bir kez daha kullanmaması, Donald Trump’ın zaten oldukça düşük seviyedeki uluslararası saygınlığını iyice bitirecek. Bazı senaryolara göre Washington yönetimi küresel liderliğini kaybedebilir. Çin gibi aktörler bu süreçte kendi küresel rollerini yeniden konumlandırarak yeni liderlik için daha sert manevralar yapabilir. Diğer yandan,uluslararası kurumların kapasite ve krizle baş etme konusunda zayıflıkları nedeniyle yeniden yapılandırılmaları söz konusu olabilir. Elbette bütün bu senaryolar yeni bir politik küresel düzenin önünü açabilir. Umarız bu süreçte açılacak olan Pandora’nın Kutusu’nun kapağı olmaz.
NTV
Son yorumlar