TCMB Başkanı Uysal, “2020 yıl sonu enflasyon tahminimizi yüzde 8,2 olarak koruduk. Enflasyonun 2021 yıl sonunda yüzde 5,4’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını tahmin ediyoruz” ifadelerini kullandı.

murat uysal mb.jpg

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Uysal, politika faizindeki indirimlerin kredi ve mevduat faizlerine güçlü şekilde yansıdığını gördüklerini belirterek, “Enflasyonu düşürmeye odaklı para politikası duruşumuzu korurken, diğer makro politikaları da finansal istikrarı desteklemek için eş güdüm içinde uygulamaya devam ediyoruz” dedi.

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Şubat Ayı Meclis Toplantısı’nda üyelere hitap eden Uysal, eş güdüm içinde uygulanan basiretli makro politikaların etkisiyle 2019 yılında enflasyon, iktisadi faaliyet ve dış dengede önemli kazanımlar sağlandığını anlattı.

Uysal, bu kazanımların ilerleyen süreçte de güçlenerek devam etmesinin fiyat istikrarı, finansal istikrar ve sürdürülebilir büyüme açısından büyük önem taşıdığını söyledi.

Ocak ayında Avrupa Birliği (AB) Bölgesi’nde iktisadi faaliyetlerin bir miktar iyileşmesiyle dış talep ve ihracata da olumlu yansımalarının olduğunu aktaran Uysal, şöyle konuştu:

“Bununla birlikte, ABD ile Çin arasındaki anlaşmaya karşın belirsizliklerin halen yüksek seyretmesi, devam eden jeopolitik riskler ve son dönemde ortaya çıkan salgın hastalık (corona virüs), küresel büyüme üzerinde aşağı yönlü riskleri canlı tutmaktadır. Küresel iktisadi faaliyetin zayıf seyri, emtia fiyatları ve enflasyon üzerinde belirleyici oluyor. Enflasyon oranlarının, son çeyrekte bazı ülkelerde gıda fiyatları kaynaklı olarak bir miktar yükselmesine karşın 2020 yılında yatay bir görünüm sergilemeye devam etmesi bekleniyor. Bu görünüm, gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikalarını genişleyici yönde sürdüreceklerine dair beklentileri güçlendirirken, gelişmekte olan ülkelerde de destekleyici para politikalarına olanak sağlamaktadır.”

“TİCARET, HİZMET VE İNŞAAT FAALİYETLERİNDEKİ İYİLEŞME SÜRÜYOR”

Uysal, ekonomideki toparlanmanın yıl içinde giderek artan bir sektörel yayılım sergilediğini ve son dönemde güç kazandığını dile getirdi.

Aralık ayı sanayi üretimi verisi ve son çeyreğe ilişkin anket göstergelerinin, bu gelişmeyi teyit ettiğini aktaran Uysal, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Sektörel güven endeksleri, ticaret, hizmet ve inşaat faaliyetlerindeki iyileşmenin sürdüğünü gösteriyor. İktisadi faaliyetteki toparlanmanın yanında, yatırım ve istihdam gelişmeleri de büyümenin kalıcılığı ve kapsayıcılığı açısından önem arz ediyor. Bu çerçevede, ilk olarak yatırım gelişmelerine baktığımızda, firmaların yatırım eğiliminin küçük ve orta ölçekli firmaları da kapsayacak şekilde iyileşmeye devam ettiğini görüyoruz. Bu gelişmede, finansal koşullardaki iyileşmenin katkısı olduğunu düşünüyoruz. Faiz indirimlerinin yanı sıra zorunlu karşılıklar gibi diğer önlemler de krediye erişimin kolaylaşmasını sağlıyor. Reel sektörün uzun vadeli finansmana erişiminin desteklenmesi, yatırımlara ve istihdama olumlu yansıyarak finansal istikrara katkı yapmaya devam edecektir.”

YIL SONU ENFLASYON TAHMİNİ YÜZDE 8,2

TCMB Başkanı Uysal, cari işlemler dengesinin son bir yıllık dönemde önemli iyileşme kaydettiğini ve 2002’den bu yana ilk defa yıllık olarak fazla vermeye başladığını hatırlattı.

Pozitif büyüme kaydedilen bir yılda cari fazla verildiğini ifade eden Uysal, söz konusu gelişmede reel kur kaynaklı rekabet gücünün dış denge üzerindeki olumlu etkisinin, pazar çeşitlendirme esnekliğiyle mal ve hizmet ihracatındaki artışın önemli rol oynadığını vurguladı.

Uysal, reel döviz kurunun mevcut seviyelerinin Türkiye’nin küresel ticaret pazarında sahip olduğu rekabet gücünü desteklediğine değinerek, şunları kaydetti:

“Rekabet gücü kazanımları, dış şoklara karşı ihracat potansiyelimize önemli bir dayanıklılık ve esneklik kazandırarak, ekonominin daha dengeli ve sürdürülebilir bir büyüme patikasına yönelmesinde önemli rol oynuyor. Nitekim son dönemlerde, küresel büyüme görünümündeki zayıflama dış talebi kısmen yavaşlatsa da rekabet gücündeki gelişmelerin olumlu etkisinin sürdüğünü görüyoruz. Tüketici enflasyonu, 2019 yılında önemli ölçüde geriledi. Sıkı para politikası ve uygulanan koordineli politikalar enflasyondaki düşüşün temel belirleyicisi oldu. Birikimli döviz kuru etkilerinin azalması, talep koşulları ve ılımlı seyreden ithalat fiyatlarının yanı sıra enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışındaki iyileşme de enflasyondaki düşüşü destekledi.

Geldiğimiz noktada, enflasyon görünümü Ocak Enflasyon Raporu’nda açıkladığımız tahminlerle büyük ölçüde uyumludur. Enflasyonu düşürmeye odaklı, temkinli para politikası duruşu ve güçlü politika koordinasyonu altında, 2020 yıl sonu enflasyon tahminimizi yüzde 8,2 olarak koruduk. Enflasyonun 2021 yıl sonunda yüzde 5,4’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını tahmin ediyoruz. Ana eğilime yönelik takip ettiğimiz çok sayıda gösterge, enflasyonda hedeflenen düşüş patikası ile uyumlu bir seyre işaret ediyor. Enflasyonun bir süre için mevcut seviyelerde yatay seyrettikten sonra yıl sonu tahminimize doğru kademeli olarak gerileyeceğini öngörüyoruz.”

ENFLASYON BEKLENTİLERİNDEKİ GERİLEME

Geçen yıl para politikası duruşunu enflasyondaki düşüş sürecinin devamını sağlayacak şekilde belirlerken, finansal istikrara yönelik araçları da etkin bir şekilde kullandıklarını dile getiren Uysal, 2019 yılının ilk yarısında politika faizini yüzde 24 düzeyinde sabit tutarken, enflasyon görünümündeki iyileşmeye bağlı olarak temmuz ayından itibaren kademeli şekilde yüzde 10,75 seviyesine düşürdüklerini anımsattı.

Para politikasındaki temkinli duruşun ve enflasyondaki istikrarlı düşüşün enflasyon beklentilerinin hızla gerilemesinde etkili olduğuna dikkati çeken Uysal, “Ülke risk primiyle enflasyon beklentilerindeki gerileme orta ve uzun vadeli tahvil faizlerinin de düşmesine yol açtı” ifadesini kullandı.

Uysal, enflasyondaki düşüş sürecinin devamlılığının, ülke risk priminin gerilemesi ve uzun vadeli faizlerin aşağı gelmesi açısından büyük önem taşıdığını belirtti.

Murat Uysal, şöyle devam etti:

“Politika faizindeki indirimlerin kredi ve mevduat faizlerine güçlü bir şekilde yansıdığını görüyoruz. Enflasyonu düşürmeye odaklı para politikası duruşumuzu korurken, diğer makro politikaları da finansal istikrarı desteklemek için eş güdüm içinde uygulamaya devam ediyoruz. Bu kapsamda, ağustos ayında bankaların Merkez Bankasında tutmak zorunda oldukları karşılıklarda değişikliğe gittik. Bu değişiklik, başlangıçta kamu bankaları öncülüğünde olmak üzere, bankaların kredi koşullarını daha destekleyici hale getirmelerine yardımcı oldu. İkinci aşama olarak aralıkta açıkladığımız uygulama değişikliğiyle üretim ve yatırımla ilişkisi kuvvetli olan uzun vadeli ticari krediler ile uzun vadeli konut kredilerinin teşvik edilmesini amaçladık.”

Uysal, bankalarca ticari müşterilere sunulacak ürün veya hizmetler karşılığında alınabilecek ücret ve komisyonların daha şeffaf, anlaşılır ve karşılaştırılabilir olmasına yönelik düzenlemeye gittiklerini söyledi.

Murat Uysal, bu düzenlemenin firmaların finansmana erişimindeki güçlükleri azaltmak ve finansal hizmetler piyasasındaki şeffaflığı artırmak bakımından faydalı olacağını ümit ettiklerini vurguladı.

Geçen yılın ikinci yarısında kredi faiz oranlarındaki düşüşün kredi talebini canlandırdığını dile getiren Uysal, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bankaların güçlü likidite ve sermaye yapısının yanı sıra fonlama maliyetlerindeki düşüş de kredi arzını destekledi. Kredilerde Temmuz 2019’dan itibaren tarihsel ortalamaların üzerinde bir ivmelenme kaydedildi. Özellikle, ağustos ayında zorunlu karşılık düzenlemesinin de etkisiyle tüketici kredilerinde başlayan hızlanma son dönemde firma kredilerinde de gözlenmeye başladı. Canlanan iktisadi faaliyet ve yatırım talebindeki toparlanma işaretlerine paralel olarak firma kredilerindeki artışın devam edeceğini öngörüyoruz. Bununla birlikte, kredi büyümesi ve kompozisyonundaki gelişmelerin dış denge ve enflasyon üzerindeki etkilerini de yakından takip ediyoruz. Son dönemde belirgin bir iyileşme kaydeden cari işlemler dengesinin önümüzdeki dönemde ılımlı bir seyir izlemesinin makro politika bileşimi açısından önem arz ettiğinin altını çizmek isterim.

Önümüzdeki dönemde enflasyondaki düşüşün hedeflenen patika ile uyumlu şekilde gerçekleşmesi için para politikasındaki temkinli duruşumuzun sürdürülmesi gerekiyor. Bu çerçevede, parasal duruşumuzu ana eğilime dair göstergeleri dikkate alarak, enflasyondaki düşüşün sürekliliğini sağlayacak şekilde belirleyeceğiz.”

“SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME İÇİN YATIRIMLARIN DEVAMLILIĞI ÖNEMLİ”

TCMB Başkanı Uysal, Merkez Bankası olarak fiyat istikrarını sağlama ve finansal istikrarı destekleme amaçları doğrultusunda ellerindeki tüm araçları kullanmaya devam edeceklerini aktardı.

Yapılan çalışmaların, ihracat, verimlilik ve sürdürülebilir büyüme arasında güçlü bir ilişki olduğunu ortaya koyduğuna işaret eden Uysal, “Yüksek oranlı sürdürülebilir büyüme için verimlilik kazanımları ve yatırımların devamlılığı önem arz etmektedir. Bu bağlamda, ihracat piyasalarındaki fiyat ve fiyat dışı rekabet koşulları, firmaları kaynaklarını etkin kullanmaya yöneltmektedir. Bununla birlikte uluslararası ticaret alanında yapılan çalışmalar, giriş maliyetini üstlenebilecek verimli firmaların ihracat piyasalarına girebildiği sonucuna ulaşmaktadır. Ampirik çalışmalar da bu bulguyu desteklemektedir” ifadelerini kullandı.

Sürdürülebilir ihracat artışları için pazar çeşitlendirmesinin kritik öneme sahip olduğuna dikkati çeken Murat Uysal, Türkiye’de ihracat ile ülke çeşitlendirmesinin paralel hareket ettiğini belirtti.

Uysal, AB Bölgesi’nde 2008 küresel krizi sonrası yaşanan durgunluğa karşın firmaların alternatif piyasalara yönelmesinin toplam ihracat performansını dengeleyici bir unsur olduğunu anlatarak, şunları kaydetti:

“Ürün-ülke kesişimi olarak daha geniş bir şekilde tanımladığımız pazar sayısı 2006-2018 yıllarında yüzde 56 artmıştır. İhracatçı firma sayımız ise yaklaşık iki katına çıkmıştır. İhracat artışının farklı kanallardan beslenmesi, artışların uzun vadede devam edeceği yönündeki beklentilerimizi desteklemektedir. G-20 ülkeleriyle karşılaştırıldığında, Türkiye’nin pazar çeşitliliğini artırmada ve pazar çeşitlendirmesinin geldiği seviyede en başarılı ülke olduğunu görüyoruz. Türk ihracatı belli bir ülke veya bölgeye yoğunlaşmak yerine dünya geneline yayılmıştır. Firmalarımızın dinamik yapısı sonucu ihracatımızdaki çeşitlenmeyle birlikte ihracatımızda en yüksek paya sahip ilk 15 ülkenin payı 2006 yılında yüzde 65 iken, 2019 yılında yüzde 58’ini oluşturmuştur. Zaman içinde ihracatın, ülke ve ürün kompozisyonundaki değişimiyle uyumlu olarak sektör kompozisyonunda da farklılaşmalar gözlenmektedir. Merkez Bankası olarak ihracatın verimlilik ve cari denge kanalıyla makroekonomik istikrar ve sürdürülebilir büyümeye katkısını önemsiyor, toplam ihracatımızın ve ihraç ürünlerindeki katma değerimizin daha da yükseleceğini öngörüyoruz.”

BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, konuşmasının ardından Uysal’a hediye takdim etti.

Anadolu Ajansı